Enflasyon Nisan ayında yüzde 70’e dayandı. Bu veri, hükümetin yıl sonu enflasyon hedefi olan yüzde 33’ün tutturulmasının zor olduğunu gösteriyor.
Enflasyon 2021 yılının sonundan beri yüksek seyrediyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçen yıl seçimlerden sonra enflasyonu düşürmek hedefiyle göreve getirildi. Ancak enflasyon, yüzde 38 seviyesine indiği Haziran ayından beri tekrar yükseliş trendine girdi.
Ekonomist Burak Arzova’ya göre enflasyonun yüksek seyretmesinde, algılanan enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı enflasyon arasındaki büyük farkın önemli bir rolü var.
Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, “Böyle olunca herkes fiyatlama davranışlarını kendi algıladığı, kendi yaşadığı enflasyona göre yapıyor” diyor.
Böylece Merkez Bankası da faiz kararlarını TÜİK verilerine göre gerçekleştiriyor; bu da enflasyonla mücadelede etkisiz kalınmasına yol açıyor.
Arzova, “Daha yüksek bir enflasyonla çalışılsa, o enflasyona göre faiz artışları gerçekleşse, o zaman toplumun geniş kesimleri tasarruf yapmaya ikna edilebilir” diyerek bu durumu açıklıyor.
Mart ayında Merkez Bankası politika faizini, 500 baz puan artışla yüzde 45’ten yüzde 50’ye yükseltmişti.
Bu politika faizi, yüzde 70’e dayanan enflasyon ile halen büyük bir farka işaret ediyor.
“GERÇEKLEŞEN SERVET TRANSFERİYLE KONTROLSÜZ HARCAMA YAPILIYOR”
Yatırımcı Dr. Altuğ Özaslan da son üç yılda hem fiyatları belirleyenler hem de tüketiciler tarafından fiyatlama davranışının çok bozulduğunu vurguluyor.
Özaslan’a göre son birkaç yılda yabancı yatırımcıların ve hane halklarının ekonomi yönetimine güvenini kaybetmesi de fiyatlama davranışlarına olumsuz yansıyor.
Kredi kanalının kesilmesine rağmen iç tüketimin halen devam ettiğini vurgulayan Özaslan’a göre Kur Korumalı Mevduat programı nedeniyle gerçekleşen servet transferi, iç tüketimi harlıyor:
“Bu servet transferiyle büyük bir kitle o kadar çok para kazandı ki, fiyat hassasiyeti olmadan, ölçüsüz ve kontrolsüz harcama yapıyorlar.”
Bu ölçüsüz tüketimin cari açığı ve dış ticaret dengesini de bozduğunu ekleyen Özaslan, “Bu para doğal olarak lüks tüketime gidiyor, lüks marka, lüks araç, lüks konut satın alınıyor” yorumunu yapıyor.
Türkiye’de uzun zamandır devam eden ve artık kronik hale gelmiş vergi adaletsizliği de bu servet uçurumunu daha da büyütüyor.
OECD’NİN EN YÜKSEK GIDA ENFLASYONU TÜRKİYE’DE
Enflasyonun bu kadar yüksek seyretmesinde rol oynayan bir diğer sorun da gıda enflasyonu.
Arzın iç talebe yetişememesi, Türkiye’nin tarımdaki kronik ve yapısal sorunları dolayısıyla gıda enflasyonunun sürekli yüksek seyretmesi, genel olarak enflasyonu da yukarı çekiyor.
Nisan ayında gıda enflasyonu yüzde 68,5 oldu.
Bu, ortalama gıda enflasyonunun yüzde 6,7 olduğu OECD’nin (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) neredeyse 10 katına işaret eden bir veri.
Türkiye bu gıda enflasyonuyla OECD içinde en yüksek gıda enflasyonuna sahip olan ülke.
Bu durum, kimi gıda ürünleri fiyatlarındaki yükselişin önüne geçilmesi için ihracat kısıtlamaları getirilmesine yol açıyor.
En son olarak altı ayda fiyatları neredeyse iki katına çıkan tavuk ürünlerinin ihracatına kısıtlama getirildi.
Ticaret Bakanlığı’nın kararına göre yıl sonuna kadar aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise 80 bin ton ihracata izin verilecek. Bunun üzerinde tavuk eti ihracatı yapılamayacak.
“TASARRUFA YÖNELİK MALİYE POLİTİKASI YOK”
Yüksek enflasyon, Hazine ve Maliyet Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomi programının da eleştirilmesine yol açıyor.
Ekonomist Burak Arzova, sadece Merkez Bankası’nın mücadele ettiği senaryoda enflasyonun düşmesinin zor olduğunu söyleyerek, “Derli toplu bir enflasyonla mücadele politikası yok hükümetin” diyor.
Şimşek’in hem yabancı yatırımcıyı çekmekte yetersiz kaldığını hem de tasarrufa yönelik maliye politikasının olmadığını düşünen Arzova’ya göre Şimşek’in göreve getirilmesiyle enflasyonun şu şekilde düşmesi planlanıyordu:
“Merkez Bankası faiz artışlarıyla talebi kısacaktı, Şimşek yabancı yatırımcı sayesinde sıcak paranın gelmesini sağlayacaktı, böylece enflasyon ile mücadele gerçekleşecekti.”
Ancak Arzova bu senaryonun gerçekleşmediğini belirtiyor:
“Kamu kaynaklarının tüketimi son derece yoğun bir şekilde devam ediyor, kamu hiçbir şekilde tasarruf etmiyor, bunun maliye bacağı eksik.”
Yatırımcı Dr. Altuğ Özaslan da israf bütçesinin senelerdir kronik bir hale geldiğini ve bu yüzden bütçeyi toparlamanın zor olduğu görüşünde:
“Para politikasının bütün etkilerini mali politika sönümlendiriyor. Aradaki farkı düzeltsek bile çok ciddi zaman kaybettik, bu kaybettiğimiz zaman da enflasyon hedefine varılmasının süresini uzatıyor.”